9 Eylül 2021 Perşembe

Sıradan Hisseler, Sıradışı Karlar - Philip A. FISHER

   Amerikalı hisse senedi yatırımcısı, Fisher & Co.'nun kurucusu  ve büyüme odaklı yatırım stratejisinin öncülerindendir. 2018 Berkshire Hathaway yıllık hissedarlar toplantısında Warren Buffett, Fisher'ın "Sıradan Hisseler, Sıradışı Karlar" kitabını "çok iyi bir kitap" olarak değerlendirmiştir. Ayrıca Fisher'ın scuttlebutt tekniğinin yatırım yapmak için hala kullanılan iyi bir teknik olduğundan bahsetmiştir.

Wikipedia

   Kitabın girişinde muhtemelen sizin de hisse senedi piyasasında sıklıkla karşılaştığınız iki söylem sebebi ile yazdığından bahseder. Sanıyorum ki bir o kadar daha zaman geçse aynı sözleri telaffuz eden birçok insana rastlamaya devam edeceğiz. Bu sözlerden ilki bir hisse senedinin fiyatının ne olacağını söylemek, bunun gerçekleşmesi için ne kadar zaman geçeceğini söylemekten daha kolaydır. Öngöremediğimiz bir zaman dilimi içerisinde sadece fiyatlar açısından beklenti içerisinde olmamızın bizi ana hedeften uzaklaştırdığını düşünüyorum. Ki bu öngörülerin artması ve herkesçe bilinir olması bizi ikinci sözüne götürüyor. İkincisi ise borsanın yapısının aldatıcı olduğudur. O anda herkesin yaptığını yapmak ve bunun için karşı konulmaz bir istek duymak hiç yapılmaması gereken bir şeydir. Sonuç: Hayatımızdan çalınan bir zaman dilimi, tecrübe olarak adlandırdığımız süreç ve beklentilerimizle kaybolan birikimlerimiz.

   İlk okumaya başladığımda içindekiler kısmında yer alan "Ne Almalı? Hisse Senetlerinde Aranacak 15 İlke" başlıklı alan ilgimi çekmişti. O kısmı okurken aldığım notlarla başlamak istiyorum. 

  • İlke 1- Şirketlerin sahip oldukları pazar potansiyellerini değerlendirdiğinizde, ellerinde bulunan ürün ya da hizmetlerle birkaç yıl daha satışlarını arttırabilecek potansiyeli var mı? Rekabetin üstün olduğu sektörlerde ihtiyaç duyulan ara ürünlerin tespiti ve bu ürün üretimlerini gerçekleştiren firmaların belirlenmesi. 
  • İlke 2- Yönetim, mevcut cazip ürün grubundaki büyüme potansiyeli büyük ölçüde tüketildiğinde toplam satış potansiyelini daha da artıracak ürünler ya da süreçler geliştirmeye devam etmeye kararlı mı?
  • İlke 3- Şirketin büyüklüğüne göre araştırma ve geliştirme faaliyetleri ne kadar verimli?
  • İlke 4- Şirketin ortalamanın üzerinde bir satış organizasyonu var mı? Bir şirket düşünün, öncelikle ne üreteceğini araştırmak zorundadır. Sonrasında bunu üretecek koşulları oluşturmalıdır. Fakat nihai olarak bu ürünü satamıyorsa önceki süreçlerin pek bir manası kalmayacaktır. Etrafımızda yer alan iyi şirketlerin güçlü bir dağıtım ağı ve sürekli gelişen bir satış organizasyonu vardır.(Ya da olmayıp gelecek vaat edenleri bulmaya çalışmalıyız.)
  • İlke 5- Şirket kayda değer bir kar marjına sahip mi?
  • İlke 6- Şirket kar marjını korumak ve veya artırmak için ne yapıyor?
  • İlke 7- Şirketin işçileri ve personeliyle ilişkileri mükemmel mi ?
  • İlke 8- Şirketin üst düzey yöneticileri ile ilişkileri mükemmel mi ? 
  • İlke 9- Şirket derinlikli bir yönetime sahip mi? Küçük bir şirket son derece başarılı bir biçimde işleyebilir ve yetenekli bir kişinin yönetimi altında birkaç yıl boyunca mükemmel bir yatırım olabilir. Ancak tüm insanlar ölümlüdür. Bu sebeple şirketin tek adam zihniyetinde çıkıp büyüme odaklı bir kurum kültürünü benimseyerek yetki devrini gerçekleştirebilmeli ve genç yöneticilere fırsat vermelidir. Bu sayede karşılarına çıkan yeni fırsatlardan daha çok faydalanacaklardır.
  • İlke 10- Şirketin maliyet analizleri ve muhasebe denetimleri ne kadar iyi?
  • İlke 11- İşletmenin yatırımcıya şirketin rekabet açısından ne kadar mükemmel olabileceğine ilişkin önemli ipuçları verebilecek ilgili sektöre özgü başka yönleri var mı? Şirketin sahip olduğu ürün ya da hizmetlerinin haricinde sektörde onu öne çıkarabilecek unsurların araştırılması gerekmektedir. (Sigorta maliyetleri, sahip olduğu patent sayısı vs.)
  • İlke 12- Şirketin kar konusundaki yaklaşımı kısa vadeli mi yoksa uzun vadeli mi? Burada güzel bir örnekle açıklamıştır. Bazı şirketler işlerini halihazırda mümkün olan en yüksek karı sağlamak amacıyla yürütürler. Bazılar ise, itibar kazanarak daha uzun bir zaman diliminde toplam karlarını daha da çoğaltmak amacıyla, güncel karlarını bilerek düşürürler. Müşterilerine ve tedarikçilerine yönelik tutumları bunun sık rastlanan örneklerini oluşturur. Bir şirket tedarikçileri ile çok sıkı pazarlıklar yapacaktır. Bir diğeri ise zaman zaman teslimat sırasında beklenmedik masraflarla karşılaşan tedarikçisine sözleşme bedeli üzerinden ödeme yapacaktır. Çünkü o ihtiyaç duyduğu ham madde ya da yüksek kaliteli parçalar için piyasa daralıp malzeme sıkıntısı yaşandığı koşullarda bile güvenilir bir kaynağı bulunduğundan emin olmak istemektedir. Müşterilere yönelik davranışlardaki farklılıklar da aynı ölçüde dikkat çekicidir. Beklenmedik bir sıkışıklık içine giren düzenli müşterisinin ihtiyaçlarını karşılamak için özel bir sıkıntıya katlanarak ekstra harcamalar yapan bir şirketin, o işlemle ilgili karı daha düşük olabileceği halde, izleyen yıllarda çok daha büyük karlar elde edecektir.
  • İlke 13- Şirketin büyümesi öngörülebilir bir gelecekte, halen satılmamış olan çoğunluk hisselerinin satılarak, mevcut hissedarların beklenen büyümeden yararlanmalarını engellemesine neden olacak bir öz sermaye finansmanı gerektiriyor mu?
  • İlke 14- Yönetim işler iyi giderken yapılanlar hakkında yatırımcılarla rahatça konuşuyor ancak sorunlar ve hayal kırıklıklar başladığında "sus pus" mu oluyor.
  • İlke 15- Şirket tartışılmaz dürüstlükte bir yönetime sahip mi?
   Uzun vadeli yatırım mantığı ile başlayıp tamamlayabilen kişilerin yüzde kaçlık bir dilimde olduğunu bilmiyorum ama bu süreci sonlandırırken kendilerince geçerli nedenler sunduklarını gördüm. Yeni bir ev, yeni bir araba vs. almak. Bu çerçevede mutlu bir yaşam sürmek açısından benzer birçok gerekçe hisse senetlerinin satılmasını makul kılar. Ancak böyle bir satışın nedeni, finansal olmaktan çok kişiseldir. Hisse senedi ne zaman satılabilir? Yukarıda belirtilen 15 ilke doğrultusunda seçilen bir hisse senedi için nadiren bu soru ile karşı karşıya kalırsınız. Ama ne zamanki şirket belirtilen 15 ilke doğrultusunda alınıp ilerleyen zamanlarda sahip olduğu nitelikleri kaybeder, o zaman azami karı elde ederek hisse senedini satmak finansal bir yaklaşım olacaktır. Ki bu süreçte azami kardan bahsederken zararda da olabiliriz. Egomuzu da kontrol altında tutarak bunun bir yarıştan ziyade öğrenme süreci olduğunu ve belirli dönemlerde doğruluğuna inandığımız hususlar için kayıpları da göze almamız gerektiğini bilmeliyiz. Nihai olarak yolun sonunda eğer kazanırsak başarırız aksi durumda da kaybedersek öğreniriz. 

"Şirketler genellikle iki nedenden dolayı değer kaybederler. Ya yönetim kötüleşmiştir ya da şirket artık ürün pazarını eskisi gibi genişletme beklentisi içinde değildir."  

   Piyasalar belirli bir hızda pozitif yönde giderken karları realize etme ya da oluşabilecek bir ayı piyasasında karlı pozisyonların zarara dönmesi hepimizin korkulu rüyasıdır muhtemelen. İyi bir eleme süzgecinden geçirdiğimiz hisse senetlerini bu noktada satıyor olmamız ya da küçük karlara kurban etmemizin daha maliyetli bir tarafı var aslında. Eğer tespit ettiğimiz şirket gerçekten doğruysa mevcut boğa piyasasında daha da yukarılara gidebilir ve satmış olmamız bizi bu kardan mahrum bırakacaktır. Peki biz bu hisseyi ne zaman geri alacağız? Muhtemel senaryo yakındaki düşüşten sonra olmasıdır. Fakat düşüşün ne zaman olacağını ve ne zaman duracağını nasıl tespit edeceğiz? Bu sebeplerle hisse senedi satışı gerçekleştirip ilerleyen yıllarda muazzam kazançlardan kendilerini mahrum bırakan birçok yatırımcıyı gördüğünü ifade ediyor Philip A. FISHER. Bekledikleri doğrultuda ayı piyasasının oluşmadığını ve hissenin hemen yükseldiğini belirtiyor. Ayı piyasasının oluştuğu durumlarda da, on yatırımcıdan birinin bile aynı hisseleri satış fiyatının üzerine çıkmadan fiilen geri alabildiğini görmediğinden bahsediyor. Buradaki temel sebep fiyatın daha da aşağılara inmesini beklemek ya da fiyat o seviyelere indiğinde alım yapmalarını engelleyecek başka şeylerin olmasından korkmalarıdır.

"Alım aşamasında doğru davranılmışsa bir hisse senedi neredeyse hiçbir zaman satılmamalıdır."

   Değer yatırımcılığını da dahil ettiğim fakat şimdilik temettü odaklı olduğum yatırım stratejimi nispeten değiştirmemi sağlayan bir kısma denk geldim kitabın "Kar Payı Yaygarası" başlıklı bölümünde. Basit bir senaryo üzerinden aktardığı kısa anekdotu yazmak istiyorum: "Bir şirket hiç kar payı ödemiyor ya da küçük bir miktar ödemektedir. Yönetim kurulu başkanı, yönetim kurulundan büyük bir kar payı ödemesini ister. İsteği yerine getirilir. Başkan ya da yönetim kurulu bu eylemden bahsederken artık hissedarlar için "Bir şeyler yapma zamanı gelmişti!" diyerek açıklar. Bundan çıkarılan sonuç kar paylarının ödenmediği ya da yükselmediği yıllarda şirketin hissedarları için hiçbir şey yapmamış olmasıdır. Ancak kar payı dağıtılmaması şirketin hissedarları için hiçbir şey yapmadığı manasına gelmez. Kazançların kar payı dağıtımında değil de yeni bir tesisin inşası, yeni bir ürünün imalatına başlanması ya da eski tesise maliyetlerden tasarruf sağlayacak kimi önemli donanımlar yerleştirmek için kullanılması mümkündür. Bu şekilde yönetim hissedarlara daha büyük kazanç sağlayabilir. Hissedarlar dağıtılmayan kazançlardan; yönetimin nakdi ve likit aktifleri işletmenin mevcut ya da gelecekteki ihtiyaçlarının çok ötesinde biriktirmesi sonucu yarar elde edemezler. Belki bundan daha kötüsü de vardır. Yönetim kademesine verilen yüksek maaşlar bunun daha kötü bir yöntemi olur." 

   Aslında kar payını odak noktam haline getirmemdeki sebep elbette ki temel analiz konusunda bilgi eksikliğimdir. Şirketin kazançlarını eğer kar payı olarak dağıtma tarafında değilse bunu nereye harcadığını tespit etmek bundan sonraki önceliğim olacaktır. Kitabın ilerleyen sayfalarında yatırımcıların yapmamaları gereken şeylere de vurgu yapılıyor. Düşündüğünüzde bir şirketin başarılı olabilmesi için yeni ürünler üretmesi, süreçler geliştirmesi ya da yeni pazarlara girmesi gerekir. Bu şirketleri bulan bir yatırımcı başarılı sayılabilir mi? Kısmen evet. Bu şirketlerin ortak bir özelliğinin işe henüz başlamış oldukları söylenebilir. Muhtemelen bunların bir kısmı yatırımcıların ilgisini çekebilecek yeni ürünler icat ediyor, üretiyor ya da geliştiriyor olabilir. Bir kısmı büyüme potansiyeli bulunan sektörlerde faaliyet göstermeye başlıyor da olabilir. Diğer kısmı da doğal zenginlikler üzerine faaliyet alanı belirlemiş bir şirket olarak bu alanda elde edecekleri başarılar ile olağanüstü bir süreç başlatabilir. Ve şirketler bu nedenler sayesinde faaliyetleri açısından yatırım değerine sahipmiş gibi görünebilirler. Ancak bunların doğru yatırım olabilmesi için tek eksik verinin tahminini de size bırakıyorum.
   



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Warren Buffett ve Finansal Tabloların Yorumlanması

Warren Edward Buffett  (30 Ağustos 1930, Nebraska ), Amerikalı  iş adamı ve hisse senedi yatırımcısıdır. 20. Yüzyılın en başarılı yatırımcıl...