Henüz okumaya başladığım yatırıma yönelik
kitaplarda fark ettiğim temel şey aslında düşünce yapısının değiştirilmesiydi.
Verilen çok temel örneklerde dahi anlıyoruz ki düpedüz karşımızda duran şeyi
göremiyoruz. Birazdan bahsedeceğim temel seviyedeki örneklerde nasıl eleştirel
bakış açılarına sahip olduğumuzu ve yatırım yaparken “tesadüfi” denilen
davranışların aslında nasıl içgüdüsel olduğunu göreceksiniz. Teknik analize
başlarken (hala başındayım tabi) formasyonların nasıl oluştuğunu ya da
fibonacci ve türevlerinin nasıl doğru veriler sunduğunu gördüğümde inanmak
istemiyordum. İnsanların tesadüfi davranışlarının nasıl bir düzen içerisinde olabileceği
konusu aklımda hep bir soru işaretiydi. Bu kitap bu sorulara teknik anlamda tam anlamıyla cevap
olmuyor fakat benim de henüz fark etmeye başladığım düşünce yapısının
değiştirilmesinin gerekliliğini ortaya koyuyor. Bu sayede aslında formasyonu
oluşturan yığınların, tesadüf olarak adlandırdığımız tipik davranışlarının
içgüdüsel hareketler olduğu mantığını ortaya çıkarıyor. Lafı fazla da uzatmadan
kendime aldığım notları ve bunlarla karışık düşüncelerimi sizlerle paylaşmak
isterim.
Tüketiciler neden
yoksuldur? Bir alışveriş merkezinde indirim varsa diyelim tuvalet kağıt
fiyatlarında tüketici kesim koşar ve alışveriş arabasını o ürünle doldurur.
Gelgelelim borsada indirim varsa ki buna endeksin düşmesi ya da düzeltmesi
denir. Tüketici ondan kaçar. Alışveriş merkezin fiyatlar yükseldiğinde tüketici
başka yere yönelir. Borsada endeks yükselince, tüketici satın almaya başlar.
Her zaman hatırlayın; Kazanç satın alırken sağlanır, satarken değil.
Kitap Robert T. Kiyosaki’nin henüz
daha bir çocukken yatırım serüvenine ilk adımlarını nasıl attığını anlatarak
başlıyor. Kitap içerisinde “Yoksul Baba” olarak nitelendirdiği kendi babası ve
“Zengin Baba” olarak nitelendirdiği kayınbabası demek isterdim 😀bir özlü sözümüze dayanarak ve kitap burada biterdi belki ama çocukluk
arkadaşının babasıdır. Bu kısımdan da anlayacağınız üzere “Zengin Baba” ‘dan
aldığı tavsiyeler ve öğreti tadında yaşayarak edindiği davranışların, düşünce
yapısını nasıl değiştirdiğini anlatıyor Robert T. Kiyosaki. Ve çocukken dahi
para kazanma konusundaki düşüncelerimizin değiştirilmesi ile oluşacak bilincin
bizi ileride hangi seviyelere getirebileceğini gösteriyor. Mesela maddi darlık
içerisindeyseniz ve satın almaya çalıştığınız ürün de eğer pahalıysa çok basit
bir ifadeyle “Bedelini karşılayamam.” düşüncesi içinde bulursunuz
kendinizi. İşte tam bu noktada Robert T. Kiyosaki bu ifadeyi bu şekilde
kurduğunuz anda aslında beyninizi zorlamayı bırakıp, üretkenliğini yitirmesine
sebep olursunuz demekte. Bu ifadenin yerine ise “Bedelini nasıl
karşılayabilirim?” demenizi salık vermekte. Baktığınızda ne kadar
basit bir ifade hatta bu dönüşümün sadece bu cümle ile gerçekleşmesi size saçma da
gelebilir ama dönüşüm gerçekten tam da bu düşünce yapısında başlıyor
aslında. “Bedelini karşılayamam” ifadesinin arkasına gizlenmiş
korku, kuşku artık ne derseniz o duygu yoğunluğu sizin düşüncelerinizi inşa
etmeye başlıyor. Aksine “Bedelini nasıl karşılayabilirim?” ifadesi
beyninizin üretkenliğini artırmaya ve farklı gelir kaynakları elde etme adına
sizi zorlamaya başlıyor. Ve hapsolduğunuz düşünceden yavaşça sıyrılmanıza imkan
sağlıyor.
“Yoksulluğun ya da maddi
darlığın en temel nedeni korku ve cehalettir.”
Bu felsefeyle başlayan serüven
varlıklarımızdaki aktif ve pasif ayırımı ile devam ediyor.
Aslında bulunduğunuz ekonomik sınıf, bu ayırımı ne şekilde yaptığınızla alakalı
biraz da. Size gelir sağlayacak olan varlıklara mı yatırım yapıyorsunuz yoksa
sizin için sadece gider kısmına yazılacak varlıklara mı?
“Zenginler aktifleri
satın alır.
Yoksulların yalnızca
giderleri vardır.
Orta sınıf aktifliğine
inandığı pasifler alır.”
Burada çok doğal eleştiriler gelebilir. Özellikle yatırım söz konusu
olduğunda para bulmak çok zorlaşır. Çünkü o kadar fazla gider var ki. Nereye
yetişebilir insan. Yine üstünde defaatle durduğu bakış açısının değiştirilmesi
hususuna geleceğim. Burada suçlayacağımız birçok unsur olabilir. Bunlar da
pekala kişi, mevcut süreç, yaşananlar vs. olabilir. Sorunun gerçekten
bunlardan kaynaklandığını düşünüyorsan bunları değiştirmelisin. Ancak sorunun
kendinden kaynaklandığını düşünürsen kendini değiştirebilir ve süreci farklı
bir bakış açısı ile algılayabilirsin. Ve bence buradaki en önemli sözü
de “Kendini değiştirmek, başkasını değiştirmekten daha kolaydır.” ifadesidir
diye düşünüyorum.
“Bazen kazanırsınız,
bazen de ders alırsınız.”
Sokağa adım attığınız andan itibaren risk almaya başlarsınız. Hayatın her
noktasında sizi farklı olasılıklarda riskler karşılayacaktır. Bu riskler var
diye siz yola devam etmeyecek misiniz? Asla! Sizin bu süreçle baş edebilme
yeteneğiniz aslında sizi başarılı kılacak olandır. “Başarısızlık
kazananlara esin kaynağı olur. Başarısızlık kaybedenleri yenilgiye
uğratır.” Thomas Edison gerçekleştirmiş olduğu 999. denemeye kadar
kaybetmekten korkmadı. 1000. seferde başardığında ise önceki 999 denemenin
bunun bir parçası olacağını bildiğini düşünüyorum. Gerçekleştirmiş olduğumuz
her kaybedişte, sürece bu mantalite ile bakabilirsek ilerleme yolunda
adımlarımızı sağlamlaştırmış oluruz. Hata yapmaktan korkmadan ama yaptığımız
hatalardan dersler çıkararak.
“Ben berbat bir yazarım.
Sen büyük bir yazarsın. Ben pazarlama okudum. Sen yüksek lisans sahibisin.
Bunları birleştir. Karşında bir “En çok satan yazar” bir de “En iyi yazan
yazar” olduğunu göreceksin. Bunun anlamı şu; çoğu insan becerilerine bir tane
daha eklerse gelirini büyük oranda artırmayı başarabilir.”
Kitabı okurken birkaç yerde kafamda bu zamana kadar
oturmuş belirli bir düşünceye tamamen bir zıt fikirle karşılaştım. Bir insanın
bir konuda uzmanlaşmasının yeterliliğini ve belki de iş yaşamında bunun
vazgeçilmez olduğunu düşünürdüm. Tabi bu durum kişisel tatminler çerçevesinde
de değerlendirilebilir ama birazdan aktaracağım anekdotta sanırım siz de kafanızda
bazı fikirlerin yer değiştirdiğini hissedeceksiniz. Robert T. Kiyosaki, daha
önceden de yazılarını takip ettiği bir gazeteci ile bir röportaj
gerçekleştirmek üzere buluşur. Konuşmanın ilerleyen süreçlerinde gazeteci olan
kişinin kitaplarının çok satamaması üzerine bir konuşma geçer. Bu noktada
Robert, röportaj için gelen kişiye pazarlama eğitimi almasını söyler. Fakat
karşıdaki kimse, bu söylemin kendisine bir hakaret sayılabileceğini (kendisini
pazarlamak fikri) belirtir. Ve edebi alanda yapmış olduğu yüksek lisanstan ve
kariyerinden bahseder. Robert daha önceden de takip ettiği kimsenin
edebiyat konusundaki yeterliliğini bilerek üst taraftaki👆 ifadeyi sarf eder.
“Kendimden daha zekileri
işe alırım, akıllı insanları ancak kültür ve değerler sistemiyle yönetebilirsiniz”
Jack MA
Ve kitabın ilerleyen bölümlerinde pek çok yetenekli insanın ciddi
geçim sıkıntıları içerisinde yer aldığını belirtmektedir. Günümüze
uyarladığımda severek izlediğim futbol dünyasında inanılmaz yetenekli insanların
bünyelerine katmadıkları farklı alanlardaki yeteneklerinden dolayı hayatlarını
elde edebileceklerinden daha düşük standartlarda yaşamak zorunda kaldığını ya
da iş yaşamında sınırlı bilgiye sahip insanların kendilerini farklı alanlarda
da geliştirerek iyi noktalara geldiklerini görmüşüzdür. Bu da en basitinden
sahip olduğumuz bilgileri pazarlayabilmeyi, süreçleri yönetebilmeyi, iletişim
kurabilmeyi vs. birçok yeteneğe sahip olmanın aslında bizi ön plana
çıkaracağını ortaya koymaktadır. Ve birçok üst düzey yöneticinin kendisinden
daha zeki insanları işe almayı tercih etmesini bu çerçevede değerlendiririm.
“Bildiklerim bana para kazandırır.
Bilmediklerim para kaybettirir. Ne zaman kibirli davrandıysam para
kaybettim. Çünkü kibirli olduğumda, bilmediklerimin önemli olmadığına inandım.”
Kazancımız yetmiyor. Sabit bir gelir akışı artan ihtiyaçlarımızı
karşılamıyor. Peki inanılmaz bir hızda değişen dünyada sahip olduğunuz sınırlı
bilgileriniz size yetiyor mu? Artık bilgi kendisini öyle bir hızda yeniliyor ki
sizin övündüğünüz bilgiler kısa sürede önemsizleşebiliyor. Artık önemli olan bu
bilgiyi ne hızda güncelleyebildiğiniz oluyor. Bu hızlı öğrenme süreci sizi
karşılaşacağınız risklere karşı hazırlıklı olmanızı ve dünyayı daha farklı bir
perspektifle görmenize imkan sağlıyor. Bilginin ya da bu yeteneğin yoksunluğu
ise cehaleti, cehaletin beslediği egoyu ve bunların birleşimi kibir duygusunu
oluşturuyor.
Ve son...
Yatırım kararını ilk aldığım andan itibaren herkes önce deneyimlediği ya da
deneyimlememiş olsa dahi duyduğu korkularını teker teker sıraladı. Yaşanılan
onlarca örnekleri önüme çıkardılar. Evini, arabasını, tüm mal varlıklarını vs.
kaybedenleri gösterdiler, anlattılar. Kuşku içerisinde yaklaştılar. Sürekli
eleştirdiler. Her kaybedişimde beni de çok tedirgin etti bu durum. Bunun tek
sebebinin bilgi eksikliği olduğunu ve bu eksikliğinde korkuyu beslediğini
öğrendim. En doğru bilgiyi de hatalarımı analiz ettiğimde öğrendiğimin farkına
vardım. Hayatı hep düşerek öğrenemezsiniz elbette ama düşmeyi öğrendikten sonra
düşsek dahi yara almamayı veya düşmemeyi (konu borsa olunca pek mümkün değil
ama yine de belirli stratejiler kurabiliyorsunuz) öğrenmiş olmalısınız. Beni
geri plana atacak tembellik hissine yer vermeden kendimi sürekli okuyarak
güncellemem gerektiği bilinciyle devam etmekteyim. Gündelik hayatımda dahi yatırım
fikrini hep önce tutmaya harcamalarımı buna göre ayarlamaya, gelir
kaynaklarımın harcamalarıma yetmediği noktalarda alternatif gelir kaynaklarının
neler olabileceğini düşünmeye, sorgulamaya çalıştım, çalışıyorum. Günün sonunda
999. seferde de kalabilirim. Ama bir uyanışı gerçekleştirdiğim için mutlu bir
son olacaktır.
“İçinizden nasıl
geliyorsa öyle yapın, nasıl olsa biri çıkıp sizi eleştirecek. Yapsanız da lanet
okurlar, yapmasanız da…”
Eleanor
Roosevelt